Müesser Aktaş Etnografya ve Tarih Evi

Adını verdiği inanılmaz mücadele ve emeklerin sonunda birçok zorluğa göğüs gererek ‘’Müesser Aktaş Etnografya ve Tarih Evi’’ kurucusu MÜESSER AKTAŞ İzmir Lezzet Dergisi Sahibi ve Genel Yönetmeni Sibel ÖNBAŞ ve İzmir Profesyonel Aşçılar Derneği Başkanı Erdoğan ATABAY, Bu değerli ve anlamlı müzede tarihte yolculuğu maneviyatı ile yaşadılar.

1933 yılında İzmir Karaburun ilçesini Mordoğan mahallesinde bulunan bir ilk okul düşünün ve 1970 yılına kadar bir fiil 38 yıl boyunca sınıflarında doğası hala bozulmamış bahçesinde ahşap kapı ve parkelerinde ve hatta ahşap tavanında izler izler izler kalmış meğer.

Şimdi tavanda nasıl bir iz kaldığını soracaksınız, Okul öğretmenleri kendilerince buldukları bir metotla 2 ağacın uçlarına ok ucu gibi yaparak birbiri üstüne çakıp her bir ucuna, doğu-batı / kuzey-güney yazarak ve bunu da tavana çakarak çocuklarda farklı bir görsel algısı yaratmaya çalışmışlar ki bu yapı yerinden zamanla yerinden çıkmış yerlerde ezilerek kırılmaya mahkûm kalmışken AKTAŞ otların içinde belirli bir yere saklayarak Müzenin ilk temel taşına saklayarak b. Okul artık 1970 yılı itibariyle eskimiş olduğundan dolayı destek göremeyince eğitim verilir özelliğini kaybettiğinden dolayı atıl bir şekilde kala kalmış.

Saygıdeğer Aktaş ise anılarından ve değerlerinden ayrılamamış biri olarak melek kalbi ile çocukluğunun gezdiği eğitim koridorlarında tekrar canlandırmak istemiş ve daha bahçenin kapısından içeri girmek isterken önüne ilk çıkan engel olan otları toplamaya başlamış. Aslında engel olan otlar olmamış en büyük engeli ve üzüntü duyduğu yalnız kalmak ve anlaşılamamak olmuş.

Tabi ne çare O Müesser AKTAŞ bir Atatürk Kadını hangi güçlü yolları yürüyemez ki !

Aktaş sonuç olarak girdiği bu yolda tarihi ne varsa bulduğu ne varsa müzeleştirmek için okulunu her köşesine dokunuşlar yaparak şu an neredeyse gözle görülen görülmeyen her yerinden Aktaş’ın el ve gönül izleri bulunmakta. Hatırlarsanız öğrencilere doğu-batı / kuzey-güney yönlerini gösteren ve sakladığı o ikili ahşabı yine yüksek tavana yerleştirmeyi de atlamamış.

Aktaş kendi adını verdiği Etnografyada, kıyafetten ibliğe, saatten sandalyeye ve Tabaktan Kazana hamur teknesine kadar daha aklınıza gelebilecek günlük hayatınızda kullanabileceğiniz bir çok materyali  kompozisyon şeklinde yerleştirmiş.

Örneğin alttaki resimde tam karşıda şömine de çay veya yemek pişirilirken sağ karşıda ise oturulup sohbet ederek zaman geçirilirmiş. Yemek bekleniyorsa da yemek masası ortada servisleri ile beraber hazırda bekletilirmiş.

 

Alttaki resimde ise eve gelen misafirin elinin yıkanması için suyun aktarıldığı ve suyun biriktiği ve işlem bitince üstüne konulduğu ikili takım

  

 

Alttaki resimde ise o zamanlarda modernliğin göstergelerinden olan mini su haznesi. ( birnevi su sebili ) Duvarda asılı olup bardağı ise yanında asılıdır her daim.

Mutfak Ailesi